Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
tarih, toplum, doğa ve kendin, aşmak zorunda olduğun şeylerdir, bir kentli olmak ile taşralı olmak aynı şey değildir, olabildiğince medenileşmeli insan(kıyafet vs değil), davranış, akıl, zihin, etik değerler, ve tekrardan etik değerler, etik veya ahlak salt cinsellik üzerine aptal bir toplumda yaşamamak için bilmeli, anlamalı,...
Tarih bilinci az olan ya da hiç olmayan bir toplumu yönetmek kolaydır. Böyle bir toplum eleştirici değildir ve kurulu düzenden kolayca memnuniyet duyar.
Sayfa 92
Reklam
·
Puan vermedi
ÇOK GENİŞ ÇAPLI BİR İNCELEME-KARMA
Epsilon yayınlarından çıkmış 152 sayfalık eser 5 bölümden oluşmaktadır. Richard Bach tarafından 1970 yılında yayınlanmış olan kitapta 4. Bölüm hikâyenin güzelliğini bozduğu için yayınlanmamış, ta ki 2014 yılına kadar. Kitaptaki son söz kısmı bunu açıklamaya ayrılmış. Eser,yer yer masalsı öğeler taşıyan öyküleyici anlatım biçimiyle fabl türünde
Martı Jonathan Livingston
Martı Jonathan LivingstonRichard Bach · Epsilon Yayınları · 201167,2bin okunma
Ali Şeriati insanın dört zindanından bahseder. İnsan; doğa, tarih, toplum ve kendi benliğinin zindanında doğar. İlk üçünden bilimle ama kendi benliğinden ancak aşk ile kurtulabilir. Akıl, insanı diğer canlılardan ve doğadan ayıran üstün bir özelliktir. Aşk ise burada tasavvuf literatüründeki ilahi-rahmani bir enerji manasındadır. İnsanı insan
·
Puan vermedi
Devlet-i Aliyye - Klasik dönem
Devlet-i Aliyye - Klasik Dönem, Osmanlı Devleti'nin yükselişini 17. yüzyıla kadar olan siyasal tarihi ve toplum, ekonomi gibi konuları ele alarak iki bölüme ayrılmış bir kitap. Tarih meraklıları için önemli bir kaynak olmasına rağmen, tarihle arası pek olmayanlar için yoğun bilgi içeriği zorlayıcı olabilir. Ancak, genel tarih anlayışını geliştirmek isteyen herkesin ilgisini çekeceğini düşünüyorum. Kitap, notlar alıp araştırmalar yapmak için sık sık durup dikkatinizi dağıtabilecek nitelikte. Çokça tavsiye ederim. Halil hocammm <33
Begüm Selin Arslanbas
Begüm Selin Arslanbas
Devlet-i Aliyye - Klasik Dönem (1302-1606)
Devlet-i Aliyye - Klasik Dönem (1302-1606)
Halil İnalcık
Halil İnalcık
Devlet-i Aliyye - Klasik Dönem (1302-1606)
Devlet-i Aliyye - Klasik Dönem (1302-1606)Halil İnalcık · İş Bankası Kültür Yayınları · 20102,567 okunma
Tarih boyunca yinelenen inatçı bir aptallık vardır ve bu güce ulaşmada ciddi bir engeldir: eğer sizden önceki kişi A, B ve C'yi yaparak başarılı olduysa siz de aynı şeyi yaparak onların başarılarını tekrarlayabilirsiniz şeklindeki batıl inanç. Bu yaklaşım yaratıcı olmayanları ayartır, çünkü kolaydır, çekingenlik ve tembelliklerine hitap eder. Ama şartlar kendilerini asla aynı biçimde tekrar etmez.
Reklam
"Her toplum tarihi yapar ve bazısının yaptığı tarih öbür toplumların ve dünyanın gidişini etkiler..."
Tarih
§ Tarih, ahlâk dersi vermek için yazılmaz . Devlet ve toplum hayatını inceler . Halil İnalcık §
Sayfa 53 - TimaşKitabı okuyor
İlk Müslümanlar, hayatın her yönünü ihtiva eden konulara dair tarih malzemelerini toplamaya çalıştılar. Rivayetleri ve onlara dayanan olayları mutlaka görgü şahitlerine dayandırmak istediler. Böylece görgü şahidine dayanan rivayet kuşaktan kuşağa aktarılmış oldu. Müslümanlar Hz. Peygamber devrinden itibaren tarihe önem verdiler. Özellikle Hz. Peygamber'in hayatının Müslüman toplum tarafından bilinme zorunluluğu, bu ilmin gelişmesini sağladı. İslam ilimlerinin tedvin, tasnif ve tertip olayının başlaması, sorunların kitap ve sünnet ışığında ortaya konulmaya çalışılması, dini-tarihi vesikalar üzerinden tarafsız bilgi aktarımı aslında hadislerin toplanması faaliyetiydi. Hadislerin toplanması tarihe kaynaklık eden malzemenin de toplanması demekti. Hadis âlimlerinin rivayetleri, metin ve senet yönünden tespit etmeye ve râvilerin durumunu açıklamaya önem vermeleri, İslam tarih verilerinin dolayısıyla siyer-megazi kitaplarının muhtevasının sağlam temele dayanmasını sağlamıştır. Bu bağlamda İslam ilim tarihinde telif edilmiş her hadis külliyatı aynı zamanda bir siyer-megazî örneği olarak kabul edilmelidir. Ancak unutulmaması gereken bir husus vardır ki, hadis ve siyer müstakil iki ayrı ilim olarak her ne kadar benzerlik arz etse de haberi nakletme noktasında uyguladıkları farklı metedolojiler ile birbirlerinden ayrılmakta, ortak kaynak ve rivayet hususunda benzerlik göstermektedirler. Hadis'in aksine Siyer'de tarihsel bir metot olarak bütünlük ilkesi ve olayları sebep sonuç ilkesi dahilinde ele almak temel kriterdir.
Mana YayınlarıKitabı okuyor
vazifenize odaklanın. tarih, hakkınızı asla yemeyecektir.
Reklam
Dünyada hiçbir toplumun standartlarını değiştirmeden yaşama imkanı yoktur. Bunu yapamadığı takdirde bir toplum geri kalır ve sömürülmeye başlar. Bazı önceliklerini kaybeder.
Sayfa 140Kitabı okudu
184 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
14 saatte okudu
Anneme Mektup
Waris Dirie
Waris Dirie
Çöl Çiçeği
Çöl Çiçeği
kitabında da Anlattığı Afrika kıtasının bir çok Ülkesinde ve doğup büyüdüğü kendi Ülkesi Somalide bir gelenek ve dini rütüel olarak kabul edilip uygulanan, KS. Kadın sünneti ile ilgili gerek kendi yaşadığı sağlık sorunlarını gerek bu uygulama ile sakat bırakılan hayatını kaybeden binlerce Afrikalı kızın Dünyada ki, sesi ve
Anneme Mektup
Anneme MektupWaris Dirie · Bilge Kültür Sanat · 200882 okunma
Onu bunu bilmem, Toronaga Sama haklı.
15. ve 16. yüzyıllarda Japonya, feodal iç savaşlar yüzünden küçük parçalara ayrılmıştı. Ortaçağ Avrupası’nın savaş ağaları gibi Japon beyleri de (daimyo), bir dizi dahili iktidar kavgasını sürdürmek için profesyonel savaşçılardan (samuray) oluşan silahlı maiyetler besliyorlardı. 17. yüzyılın başında Tokugawa klanı, tüm rakiplerini yenip boyun eğdirmeyi başardı. İmparatorun işlevi törensel görevlerle sınırlandırılırken, klanın başı şogun, ülkenin fiilî yöneticisi oldu. Edo’da (günümüz Tokyo’su) yeni bir başkent kuruldu. Tokugawa şogunları, 18. yüzyıl Avrupası’nın mutlak hükümdarlarına benziyordu. Daimyo aileleri, rehine olarak sarayda tutuluyordu. Ateşli silahlar ve yabancı kitaplar yasaklandı, dış ticaret tek limanla sınırlandırıldı. Katolik dinine geçenler takibata uğradı. Japonya, yeni fikirlere şüpheyle yaklaşan siyasi bir diktatörlük altında kapalı bir toplum haline geldi. Ama feodal anarşinin sona ermesi, tarımla ticaretin yeniden canlanmasına izin verdi. Çiftçiler, zanaatkârlar ve tacirler zenginleşti; ekonomi giderek parasallaştı. Şehirler büyüdü ve onlarla birlikte de şiirler, romanlar ve tiyatro oyunlarından oluşan bir şehir kültürü gelişti. İthal mallara ve yabancı etkisine getirilen yasaklar giderek daha gevşek uygulanır oldu. Eski sınıflar geriledi. Uzun barış dönemi samurayları gereksiz hale getirerek onları çiftçi ya da tüccar olmaya zorladı.
Her toplum bir diğerinin dilini bozarak, dejenere ederek yok etmek istemiştir. Dil kendiliğinden aşınmaz. Tarihte birçok Türk boyu bulundukları toplumların dili içinde eriyip yok olmuşlardır. Toplumda bu nedenle din ve dil ikilisi önemli rol oynar.
Geçenlerde yürüttüğüm tartışmayla ilişkili metin s.59-60
Mannheim, kelimenin mutlak anlamıyla tam bir rölativisttir. Ona göre tek bir mutlak doğru (hakikat) vardır; bu biricik mutlak doğru (hakikat), bütün doğrunun rölatif olduğudur. Mesela insan bilinci, bir manzarayı farklı bakış açılarından (perspectives), farklı tarihi konumlardan bir "manzara" olarak algılayabilir ve bu algılama
Sayfa 59 - Paradigma yayınları
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.